8 Temmuz 2013 Pazartesi

Küçük Şeylerin Tanrısı - Arundhati Roy


 
Hindistan ve oradaki kast sistemi hakkında okunması ve sınıf ayrımının insanları ne kadar zor duruma soktuğunun detaylıca anlatıldığı bir romandı. İkiz çocukların yaşadıklarını değişik şekillerle anlatılması benim gibi olayların çocuk gözünden anlatılmasını sevenler için daha da keyifli hale sokmuştu romanı. İkiz çocuklara özellikle bayıldım, onların küçük hayal dünyalarına... Hikayenin başından itibaren bir aşk romanı okuyacağımı sandığım için zaman zaman sıkıldığım oldu, çünkü gerçek aşk hikayesine kitabın neredeyse sonlarında ulaşabildim.
 
Altı çizilecek çok güzel cümlelerin olduğu bu romanda özellikle tasvirler, kullanılan şiirsel dil ve bir önceki hikayelere bağlantılar beni büyüledi.

Altını çizdiklerim;

 
“Ölümün anısının, bazen çaldığı hayatın anısından çok daha uzun süre hatırlanması ne tuhaf” S- 30
 
“Cesur olun, kavgayı göze alın, zorluklara göğüs gerin ve aşama aşama ilerleyin. O zaman bütün dünya halka ait olacaktır. Her tür canavar yok edilecektir. Hakkınız olan şeyi istemelisiniz.” S- 150
 
“Hiçbir canavar, insan kininin sınırsız alabildiğine yaratıcı sanatını denememiştir. Hiçbir canavar, bu kinin derecesine ve gücüne ulaşamaz.” S- 284
 
“Devrim, bir yemekli toplantı değildir. Devrim bir isyandır, bir sınıfın bir başka sınıfı devirdiği bir şiddet eylemidir.” S- 331

 
Arka Kapaktan;
 
1960’lı yılların sonunda, Hindistan’ın güneyinde geçen bu hikayede, arka planda bağımsızlığını yeni kazanmış, siyasi çalkantılar içindeki ülkeyi, kast sisteminin ürkütücü baskısını ve toplumsal tabuları buluyoruz. Hindistan’da yayımlandığı zaman, geleneklere aykırı düştüğü için büyük tartışmalara yol açan Küçük Şeylerin Tanrısı, sayısız dile çevrilmiş unutulmaz bir roman.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder