19 Kasım 2013 Salı

Nevrotik - Gürgen Öz

 
Televizyon ve tiyatroda oyuncu olarak tanıdığımız Gürgen Öz’ün ilk öykü kitabı Nevrotik’i çok beğendim. Gürgen Öz’ü skeçlerde ve filmlerde hep eğlenceli, vurdumduymaz tiplemelerle izlediğimden kendisini de öyle zannediyormuşum ve açıkçası çok yanılıyormuşum… Kitabındaki öykülerin hepsini beğendim ama en beğendiğim kitaba ismini veren Nevrotik ve Likya Yolu isimli öyküleriydi. Ne kadar güzel bir kalemi varmış Gürgen Öz’ün… İlk defa bir öykü kitabında bu kadar çok cümlenin altını çizdim diyebilirim… Özellikle aşağıda fotoğrafını paylaştığım bir paragraf bizim gibi kitapseverleri ne kadar güzel anlatıyordu… Umarım yazmaya devam eder biz de keyifle Gürgen Öz’ün kitaplarını takip edebiliriz.
 
Altını çizdiklerim;
“İnsan ne düşünürse onu yaşar. Neye inanırsa onu gerçek kılar.” S- 36
“Bizim anneler biraz böyledir bilirsiniz… Oğullarına âşıktırlar, onları küçük paşalar yaparlar ve gelinlerini de kıskanırlar çünkü kimse oğullarını ellerinden alsın istemezler ama bilmezler ki onları böylece zayıflatırlar aslında. Peki neden? Çünkü ne kocadan ne babadan sevgi almazlar da ondan. Bazen şiddet, çoğu zaman yasaklamalar, çoğu zaman geleneklerin baskısı, hor görmeler, insanlar laf etmesin diye erkenden evlendirmeler vb. her şey onları sevgiden mahrum bırakır.” S- 37
“Bir insanı değiştirmeye çalışmak yanlış… O bunu istemediği sürece sen hiçbir şey yapamazsın.” S- 90
“Gerçek bir zafer bir kadının bedenini değil, ruhunu kazanmaktır.” S- 91
“Aynı anda uzlaşıp, aynı şekilde akabildiğin sürece; berabersin. Birbirini özgür bırakabildiğin sürece… Beraber değişebildiğin sürece… Zaman yettiği sürece…” S- 121
Arka Kapaktan;
Nevrotik", Türkiye'deki toplum yapısını, ilişki biçimlerimizin absürd ve çarpık taraflarını ve bunların nedenlerini hınzır bir mizahla deşifre ediyor.
İnsan ruhu, özgürlük kavramı, farklı kültürler ve kadın erkek ilişkileri üstüne eğlenceli, hicivsel dört farklı öykü.
Bu kitapta kadın erkek ilişkilerini değişik hikâyeler içinde okurken; toplumsal baskıların insanları nasıl etkilediğini görünce kendinizi gülmekten alamayacak, bazen gerilimli ve dramatik bir kurgu içinde heyecanlı bir serüvenin içine dalacak, bazen de felsefi ve hüzünlü bir şekilde aşkı ve ilişkileri sorgulayacaksınız.
Tamamı psikolojik ağırlıklı kurgulanmış dört öyküden oluşan bu konsept kitapta, Gürgen Öz sizi kendi hayal dünyasına davet ediyor.

Kış Okuma Şenliği

 

Merhaba ,
 
Pinuccia'nın Okuma Şenliği yazısını okuduğumda hemen elimdeki kitapları düşünmeye başladım, hangilerini bu şenlikte kullanabilirim, hangilerini almam gerekecek diye.. Sadece listeyi bile oluşturmak iki saatimi aldı... İşte benim listem... Okuduklarımı buradan yorumlarımla sizlerle de paylaşacağım.. Bakalım Mart ayına kadar kaç puan toplayacağım :)

1.  Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap okuyanlara.
En Son Yürekler Ölür- Canan Tan
2. Kategori (10 puan): Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.
Sahafları gezmem gerekecek sanırım J
3. Kategori (10 puan): Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.
Leyleklerin  Uçuşu – Jean Christopher Grange
4. Kategori (15 puan): 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.
Oblomov – İvan Gonçarov
5. Kategori (15 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş - Jose Saramago
6. Kategori (15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman okuyanlara.
Ateşten Gömlek - Halide Edip Adıvar
7. Kategori (15 puan): Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara.
Gün Olur Asra Bedel - Cengiz Aytmatov – Azerbaycan
8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.
Muhteşem Gatsby- Scott Fitzgerald
9. Kategori (20 puan): Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara.
Kış Günlüğü- Paul Auster
10. Kategori (25 puan): Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.
Yengeç Dönencesi- Henry Miller
1934 tarihli ve ADB’de yaklaşık 30 yıl yasaklı kalan bir kitap
11. Kategori (25 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.
20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk (1923'ten 1938'e) -  İlker Başbuğ
12. Kategori (25 puan): Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabını veya romanını okuyanlar
Kırkyedililer- Füruzan
13. Kategori (25 puan): Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara.
Marilyn Monroe ve Bilinmeyen Hayatı-  J.Randy Taraborelli,
14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.
Karısını Şapka Sanan Adam – Oliver Sacks (1985)
15. Kategori (40 puan): Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.
Ted Dekker- Siyah, Beyaz- Kırmızı- Yeşil
 

13 Kasım 2013 Çarşamba

Her Temas Bir İz Bırakır - Emrah Serbes


Tüyap Kitap Fuarı’ndan aldığım kitaplardan birisiydi Behzat Ç. Emrah Serbes’in okuduğum üçüncü kitabıydı. Daha önce de Erken Kaybedenler ve Hikayem Paramparça’yı okumuş ve çok beğenmişti.. Yazar biraz karanlık yazıyor ama içinde inceden mizah da katmayı unutmuyor.
Ben diziyi takip etmediğim için okurken çok keyif aldım diyebilirim. Behzat Ç. Her ne kadar aykırı bir karakter gibi olsa da genel olarak merhametli ve ailesine düşkün, özellikle de yalnızlığının farkında olan bir adam. Yanındaki diğer karakterler de eğlenceli ve değişik insanlardı. Hayalet, Akbaba, Harun ve Eda… Serinin ikinci kitabı Son Hafriyat’da okunacaklarımın arasında..
 
Altını çizdiklerim;
“Zaten insanı en yakınlarının dışında kim anlar! Onlarla sürekli küs kalamazsın, hayatından çıkaramazsın, bunu yapmak için çok gözü kara ve güçlü olmak lazım, belki de bir hayli acımasız; kan çeker nihayetinde.” S- 204
“İnsan babasından nefret etti mi, bütün dünyaya posta atabilir.” S- 215
 
“Çamura ucundan bulaşmak diye bir şey yok, biraz bulaşman yeter, gerisi geliyor kendiliğinden.” S- 271
 
Arka Kapaktan;
 
Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri... ve Emniyet... Cinayet Masası. Behzat Ç., "yeni müktesebata" uyum sağlayamamış, lambur lumbur, "dişli" bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. "İçimizden birinin" üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil. 1. Amatör'de duran toplara iyi vuran bir stoperken, topçuluğu bırakıp başkalarını tekmelemeye başlamış. Mesela beş lira için kalbinden adam bıçaklayanları, on üç yaşında kızlara tecavüz eden, namus için en yakın akrabalarını vuranları... Kendi adalet anlayışı bakımından sorun yok; "it uğursuz" kimdir, belli gibi görünüyor... Ama acaba öyle mi? Behzat Ç.'yi ve onun adalet duygusunu da rahatsız eden işler olabiliyor bazen hayatta... At izinin it izine karıştığı bir cinayet... Kim, niye öldürsün bu kızı? Hem niye bu şekilde? Siyaset karışmış desek?.. Garip... Öğrenci âlemine, başka âlemlere, ama asıl polis âlemine dikiz atan, entrikası bereketli bir polisiye...
 

8 Kasım 2013 Cuma

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi - Ahmet Ümit


 
Ne zamandır #kitapkardesligi ile tekrar buluşabilmeyi istiyordum ama bir türlü kısmet olmuyordu. Kasım ayında okumadığım bir kitabı seçtiklerini öğrenince dedim ki “Ben de varım!!” Ahmet Ümit’in yazım tarzını zaten seviyorum, daha önce Beyoğlu Rapsodisi ve Bab-ı Esrar isimli romanlarını okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabını da çok sevdim. Kitabın konusu arka kapakta çok güzel şekilde anlatılmış..

Yılbaşı gecesi Beyoğlu’nun arka sokaklarında birisi öldürülür ve Baş komiser Nevzat, yardımcısı Ali ve Zeynep ile birlikte olayı çözmeye çalışırlar. Buraya kadar sıradan bir cinayet romanı diyebilirsiniz... Beni asıl keyiflendiren Ahmet Ümit’in Beyoğlu ve Tarlabaşı sokaklarını, meyhanelerdeki masaların, mezelerin, müziklerinin tasviri ve sanırım bu kitaba özel Gezi Parkı Direnişi ve 6-7 Eylül olaylarına bakış açısını anlatmasıydı. Beni en çok etkileyen bölüm ise, ağaçların konuştuğu bölümdü...

O kadar çok cümlenin altını çizdim ki, sadece bir kısmını sizlerle paylaşıyorum.   

Altını çzidiklerim;

“Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder.” S- 1

“Karşınızdaki kim olursa olsun, ne kadar haklı olursanız olun, birini öldürmek, dünyanın bütün yükünü sırtlamak demekti.” S- 46

“Aşk, dünyanın en iyi mazeretiydi.” S- 48

“Azrail’e koz vermek istemiyorsan, sevdiklerinin sayısını az tutacaksın bu dünyada.” S- 113

“Bugün mutluluktan müebbet yesek, yarın af çıkar.” S- 136

“Bu memlekette kadınların eti de, canı da sudan ucuz. Bu memlekette kadınlar, erkeklere kurban diye sunulmuş, hem zevklensinler hem işlerini gördürsünler hem de öldürsünler diye…” S- 175

“Hayat, yaşadıklarımızdan çok hayal ettiklerimiz değil mi zaten?” S- 279

“Şiddeti kullanarak ideal toplum yaratamasın. Çünkü kullandığın yöntem, kendine benzetir seni.” S- 292

“İnsan ne iyidir ne de kötü, hem şeytan vardır içimizde hem de melek. Hangisini uyandırırsak, hangisini beslersek, o ele geçirir ruhumuzu” S- 354

Arka Kapaktan;

Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet... Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul'un en gözde yeri olan Beyoğlu'nun hazin hikâyesi.

Karanlık... Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke...

Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. "Kadınlar," diyor bir ses zihninin derinliklerinden... "Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun." Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine. "Kadınlar," diyor o ses yine, "Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder."

3 Kasım 2013 Pazar

Tüyap 32. İstanbul Kitap Fuarı


 
Hiçbir şey almayacak olsam da kitap fuarlarını severim. İstanbul'daki kitap fuarını da kaçırmadım tabi.. Fuarın ilk günü sabah erken saatlerde gittiğim için çok kalabalığa kalmadan rahatça gezdim. Aldığım kitapları fotoğrafımda görebilirsiniz. Tahmin ettiğim gibi indirimler olmadı maalesef. Genelde internet fiyatlarına denk alışverişim oldu. Fırsatı olanlar mutlaka uğrasın. 10 Kasım'a kadar devam edecek fuar...