29 Eylül 2014 Pazartesi

Güz Okuma Şenliği 2014


 
Amaç kitap okumak orası kesin, benim esas amacım kenardaki kitaplarımı değerlendirmek.. Güz Okuma Şenliği Listem şu şekilde... Şenliğin sahibesi Pinuccias'a teşekür eder, herkese keyifli okumalar dilerim...
 
1. Kategori (10 puan): İsminde sonbahar mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların güzün geçtiği bir kitap.
Yağmur Sonrası – Sarah Jio – Arkadya- 347 sayfa
2. Kategori (10 puan): Sadece tek bir kitabını okuduğunuz ve sevdiğiniz bir yazardan bir kitap.
Bazuka – Murat Uyurkulak – Metis – 92 sayfa
3. Kategori (10 puan): Bir deneme veya inceleme veya gezi kitabı.
Fenerbahçe Seyahatnamesi – Alp Eralp – Potkal Kitap – 160 sayfa
4. Kategori (10 puan): Adında bir meslek geçen bir kitap
Yazarın Odası – Kollektif – Timaş – 302 sayfa
5. Kategori (10 puan): Nobel ödüllü bir yazardan bir kitap.
Kabil – Jose Saramago – Kırmızı Kedi – 146 sayfa
6. Kategori (10 puan): İngiliz edebiyatından bir kitap.
Bir Noel Şarkısı – Charles Dickens – Bordo Siya – 130 sayfa
7. Kategori (10 puan): Türk bir yazardan bir öykü kitabı.
Mahallenin Kısmeti – Aziz Nesin – Nesin Vakfı – 193 sayfa
8. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.
Başkadeniz’e Dönüş- Danielle Martinigol – On8 Kitap
9. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
Otomatik Portakal – Anthony Burgess – 168 sayfa
10. Kategori (10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap.
Stefan Zweig- Satranç – Can Yayınları – 71 sayfa
11. Kategori (10 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında bir kitap.
Atatürk Olmasaydı – Cemal Kutay – ABM Yayınevi – 198 sayfa
12. Kategori (10 puan): Hayatının herhangi bir döneminde öğretmenlik yapmış bir yazardan bir kitap.
Yolpalas Cinayeti – Halide Edip Adıvar – Can Yayınları – 81 sayfa
13. Kategori (10 puan): Türkiye'de herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap.
Devlet Ana – Kemal Tahir – İthaki – 650 sayfa
14. Kategori (10 puan): 700 sayfadan uzun bir kitap.
Taht Oyunları – George R. Martin – Epsilon – 846 sayfa
15. Kategori (10 puan):Artık aramızda olmayan bir yazardan bir kitap.
Suçluyorum – Emile Zola – Can Yayınları – 50 sayfa
16. Kategori (10 puan): Polisiye/gerilim/korku vb. türde bir kitap.
İstanbul Hatırası- Ahmet Ümit – Everest – 561 sayfa
17. Kategori (10 puan): Bir aşk romanı.
Vişne Çürüğü – Aylin Acar – Potkal Kitap – 128 sayfa
18. Kategori (10 puan): 2014 yılında çıkmış bir kitap (Yabancı kitaplar için Türkiye’de ilk baskısını 2014’te yapması da kabulümüzdür)
Son Kamelya – Sarah Jio- Arkadya – 340 sayfa
19. Kategori (Her kitap 10 puan, 2 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 40 puan): İsminde bir şehir/ülke adı geçen bir kitap ve buna ek olarak o şehrin yer aldığı ülke edebiyatından bir kitap.
İstanbul Kırmızısı / Ferzan Özpetek / Can Yayınları / 139 sayfa
Gazel – Nihal Yeğinobalı – Can Yayınları – 289 sayfa
20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplam 50 puan): Aynı yazardan 3 kitap ama dikkat! Aynı seriye ait kitaplar kapsam dışı. Aynı yazarın üç farklı serisinden birer kitap olur tabii.
Değirmen – Sabahattin Ali – YKY – 137 sayfa
Sırça Köşk – Sabahattin Ali – YKY – 141 sayfa
Kağnı, Ses, Efektler – Sabahattin Ali – 221 sayfa
21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Bu kategori için biraz daha araştırma yapacağım.
22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 70 puan): İsminde aynı kelimenin geçtiği üç kitap.
Bir Rüyaydı Seninle Aşk – Justin Kramon – Sonsuz kitap – 438
Son Aşk Çiçeği- Ali Ünal – Yitik Ülke – 128
Tutulma; Aşkın Patolojisi – Nevbahar Atabay- Yitik Ülke – 111

23 Eylül 2014 Salı

Bazı Kadınlar - Alice Munro


İlk defa Alice Munro okuyorum ve her geçen gün fark ediyorum ki geç kaldığım çok yazar var. Bazı Kadınlar bir öykü kitabı. Alice Munro birbirinden güzel bu öyküleri öyle derinlemesine yazmış ki her birinden ayrı ayrı kısa roman tadı alıyorsunuz. Hepsinde bahsedilen kadınlar, bir şekilde bir yerlerden aşina olduğumuz kadınlar, bu sebeple hikâyeler bir o kadar gerçekçi ve etkileyici. Hepsinin hayatlarında kabullenemedikleri bazı olaylar var ve baskıların altında kendilerine yer edinmeye çalışıyorlar. Munro’nun kalemini çok sevdim, çok hassas ve gerçekçi bir duygusallığı var. Diğer kitaplarını da mutlaka okuyacağım.
Altını çizdiklerim;
“Bir erkeğin odayı terk ettiğinde, o odadaki her şeyi geride bıraktığını asla unutma, bir kadınsa, odadan dışarı çıktığında o odada olmuş her şeyi beraberinde götürür”. S- 304
Arka Kapaktan;
Eleştirmen Leah Hager Cohen şöyle diyor: öykülerini okurken, 'Munro benim aklımdan geçenleri nasıl bilebilir?' diye düşünüyorum. Aslında Munro'nun yaptığı, büyük bir alçakgönüllülükle bir duyguyu paylaşmak, sizi bir başka dünyaya çekmek, bir başkasının ritmiyle size soluk aldırmak, bir başkasının gördüklerini kendiniz görüyormuş duygusunu yaşatmak.
 

19 Eylül 2014 Cuma

Çizgili Pijamalı Çocuk - John Boyne


Filmi olan kitapları seviyorum, bu kitabın da konusu hakkında hiçbir şey bilmeden aldım ve okudum. Kitabın adına baktığımda aklıma Nazi’ler ve toplama kampları ile ilgili bir roman olduğu hiç aklıma gelmemişti. Konu ilerledikçe elimden bırakamadım. Yazar biri Alman diğeri toplama kampında yaşayan iki çocuğun gözünden o dönem hayatını öyle güzel anlatmış ki, sonlarına doğru gözyaşlarımı tutamadım. Babası Auscwithz’de komutan olan Bruno ile Nazi kampında kalan Shumel adındaki bir Yahudi çocuğun tel örgüler arasındaki arkadaşlıklarını anlatıyor. Kitapta en çok beğendiğim, yazarın herhangi bir ajitasyon, zorlama yapmadan olayları çok akıcı ve sakin bir dille anlatmasıydı. Mesela Yahudilerin şiddet gördüğünü biliyorsunuz ama kitapta bundan açık açık bahsedilmiyor, bir çocuğun bile okuyabileceği kadar naif bir dille anlatılıyor. Filminin de iyi olduğunu düşünüyorum o yüzden en kısa zamanda izleyeceğim. Son olarak umarım hiçbir ırki, devlet, din bir daha asla tel örgüler arasında yaşamaya mahkûm edilmez.
Arka Kapaktan;
Bu kitabı okumaya başladığınızda, Bruno adında dokuz yaşındaki bir çocukla bir yolculuğa çıkacaksınız (ama bu kitap dokuz yaşındakiler için değil). Ve er geç Bruno ile birlikte bir tel örgüye varacaksınız.
Böyle tel örgüler dünyanın dört bir yanında var. Umarız asla rastlamak zorunda kalmazsınız.

12 Eylül 2014 Cuma

Ölü Ozanlar Derneği - N. H. Kleinbaum



Robin Williams’ın vefatı üzerine #kitapkardesligi tarafından bir anma olarak bu ayın kitabı Ölü Ozanlar Derneği seçildi. Robin Williams benim yaş grubumdaki birçok kişinin çocukluğunun, ergenlik dönemlerine damga vuran filmlerin aktörüdür. Bu sebeple filmlerinde bu kadar umut aşılayan birisinin ölümüne anlam vermekte zorlandım.
Bu kitap filmi ile de beğeni toplayan nadir kitaplardan birisidir. Kitaptaki karakterler neredeyse birebir filme aktarılmış ve üstün oyunculuklarla süslenmiştir. Kitabın konusu disiplin ve eğitime önem veren, çocukları bir yarış atı gibi hayata hazırlayan bir lisede anı yaşa, günü yaşa hayattan zevk almayı unutmayan diyebilen bir edebiyat öğretmeni ve onun sınıfındaki öğrenciler hakkında. Bay Keating öğrencilerine edebiyattan zevk almalarını, şiire ilgi duymalarını ve ne olursa olsun hayatı kaçırmamalarını öğütleyen ve sanırım sadece filmlerde görülebilecek bir karakter. Öğrencilerinin robot beyinlerine yeni fikirler aşıladığı için veliler ve okul yönetimi tarafından sevilmemekte. Gerçek hayatta böyle bir öğretmenimin olmasını çok isterdim. Kitabı yıllar önce okuduğumda sonlarına doğru ağlamıştım, bu sefer de bir şey değişmedi. Demek ki iyi kitaplar yüreğimizde hep aynı etkiyi yaratıyor.
Altını çizdiklerim;
“Çünkü kim ne derse desin, sözcük ve fikirler dünyayı değiştirebilecek güce sahiptir.” S- 36
“Kişi şiir okur, çünkü insan ırkından gelir, insan ırkına ise tutku yön verir! Tıp, hukuk, bankacılık – hepsi de iyi bir yaşam sağlamak için gereklidir. Peki ya şiir, romantizm, aşk ve güzellik? İşte bunlar bizim yaşama sebeplerimizdir!” S- 37
“Önyargılardan, alışkanlıklardan ve etkilerden kendimizi nasıl soyutlayabiliriz? Bunun cevabı sevgili gençler, her zaman yeni bir bakış açısı bulmaya gayret etmemiz gerektiğidir.” S- 52
“Önemli olan yazdığınız şiirin bizi aydınlatması, bir esin kaynağı olması ve kendimizi bir nebze ölümsüz hissetmemizi sağlamasıdır; gerisi boş.” S- 63
“Her zaman eğitimin amacının özgür düşünebilmeyi aşılamak olduğunu düşünmüşümdür.” S- 95
Arka Kapaktan;
Geleneklere olan bağlılığı ve katı disiplin kurallarıyla ünlü WeltonAkademis'nin öğrencilerinin okul ve yatakhane arasında geçen tekdüze hayatları yeni İngilizce öğretmenleri John Keating'in okullarına gelmesiyle bir anda değişir. İyi birer üniversiteye girmeleri için onları çok yoğun bir tempoda çalışmaya zorlayan öğretmenleri ve ebeveynlerinin aksine,bu ele avuca sığmaz adamın onlardan tek bir isteği vardır:Anı yaşamaları ve hayatlarını olağanüstü kılmaları. Byron, Shelly, Keats ve Shakespeare ile edebiyatın büyülü dünyasına dalan gençler Keating'in öğrencilik yıllarında üye olduğu gizli bir kulüp olan Ölü Ozanlar Derneği'ni de yeniden canlandırırlar. Ne var ki daha yeni kavuştukları özgürlüklerinin trajik sonuçları olabileceğini çok geçmeden farkına varacaklardır. "Acaba Ölü Ozanlar Derneği'nin bu yeni nesil üyeleri hayallerini yıkmaya kararlı otoritelerin baskısından kurtulmayı başarabilecekler midir?

 

9 Eylül 2014 Salı

Ben, Malala - Malala Yusufzay


Sesimizin değerini ancak susturulduğumuzda anlarız…
Kitabın kapağındaki bu cümle bile ne kadar vurucu ve etkileyici değil mi? Malala Yusufzay mütevazi ailesiyle Pakistan’da yaşayan, eğitim hakkını savunduğu için Taliban tarafından vurulduktan sonra yaşadıklarını yazmaya karar veren bir genç kız. Kitap sadece Malala’nın yaşadıklarını, hayatını değil, Pakistan’ın tarihi ve coğrafyası, politikaları hakkında da güzel bilgiler vermekte. Yine de bizler Taliban rejimi konusunda bilgili ve bir çok şeyi sıradan gördüğümüz için bu kitabın Avrupa ya da Amerika’da daha etkili olabileceğini düşünüyorum. Malala’nın hikayesi gerçek ve anlatılması zor bir hikaye, ancak Taliban ile ilgili öyle acımasız şeyler okuyor ve biliyoruz ki Malala’nın hikayesini sindirmemiz çok da zor olmuyor.
 
Altını çizdiklerim;
“Kadınlarla erkekler yan yana olmadığı sürece hiçbir müdahele başarılı olamaz. Dünyada iki güç vardır; biri kılıç, diğeri kalem. İkisinden de kuvvetli olan üçüncü güç ise kadınların gücüdür.” S- 44
 
“Taliban kalemlerimizi ve kitaplarımızı alabilirdi ama beyinlerimizi düşünmekten alıkoyamazdı.” S- 185
Arka Kapaktan;
"Malala kim?" diye sordu silahlı adam.
Malala benim, bu da benim hikâyem.
Haksızlığa maruz kalan ve sonra da susturulan bütün kızlar...
Sesimizi birlikte duyuracağız!
Taliban kuvvetleri Pakistan'ın Svat Vadisi'ni kontrol altına aldığında, küçük bir kız hiç korkmadan düşüncelerini dile getirdi. Malala Yusufzay susturulmayı reddederek eğitim hakkı için mücadeleye girişti.
9 Ekim 2012 Salı günü, on beş yaşındayken, neredeyse bunu canıyla ödüyordu. Okul servisiyle eve dönerken, yakın mesafeden açılan bir ateşle başından vurulmuştu.
Malala'nın mucizevi şekilde hayatta kalıp iyileşmesi, onu Kuzey Pakistan'daki ücra bir vadiden New York'taki Birleşmiş Milletler binasının koridorlarına uzanan olağanüstü bir yolculuğa çıkardı. Malala on altı yaşında, barışçıl protesto eylemlerinin dünya çapında sembolü ve Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilen en genç isim oldu.
BEN, MALALA tek bir insanın sesinin bile dünyaya değişim yönünde ne kadar büyük bir ilham verebileceğini kanıtlıyor.

3 Eylül 2014 Çarşamba

Yitikler Denizi - Nehir Yılmaz


Yine Yitik Ülke Yayınları’ndan kitabı çıkan yeni bir yazar ile tanıştım. Nehir Yılmaz’ın başka kitapları da var ancak bu kitabı ismi ile ilgimi çekmişti. Genelde tercihlerimiz romanlardan yana kullansam da ara sıra öykü okumayı da çok seviyorum. Bu kitap ta okurken çok keyif aldığım öykü kitaplarımın arasında girdi. Nehir Yılmaz’ın öykülerini sıradan, küçük hikâyeler olarak değerlendirmemek lazım. Çok edebi ve lirik bir dili var, her öyküye mutlaka küçük bir şiir eklenmiş ve etkisi derinleştirilmiş. Biraz karamsar, biraz iç hesaplaşma gibi… Tahminlerimin ötesinde güzel ve keyifli bir kitap okuduğumu ve birçok şiiri de not defterime kaydettiğimi itiraf etmeliyim.  
Altını çizdiklerim;
“Sinirliydim. Canım kızmak istiyordu. Bir sürü gerçek sebep içinde, hırçınlığpıma yeni, dokunulmamış, işlememiş, sahte sebepler arıyordum ve buluyor, bulabiliyordum işin tuhafı.” S- 66
“Bile bile bilinçli…
İsteye isteye isterik…
Dağıla dağıla salkım saçak…
Beyaz ruhum kirli gölgelerin katili…
Yabancılaştık birbirimize…
Sevmiyoruz birbirimizi…” S- 98
 
Arka Kapaktan;
"Oysa büyüdükçe biz, daha da büyüdükçe, gitgide büyüdükçe, izinsiz hayatımıza iliştirilen her şeye isyan etmeyi öğrendik… Ve kendimize… Ve yaşanmışlıklarımıza… Ve dayatmalarla, sorgusuz boyun eğdiğimiz onlara, bugünkü ezikliklerin kaynağı olan kendimize… Geçmişimizi sevmiyorduk artık. Bizim geçmişimizi, kendi geçmişimizi, başkalarının derin ayak izleriyle dolu, sindirilememiş, ağır ve basık, karanlık ve uğultulu, huysuz ve kuruntulu, mutlu biten yalancı masallarla dolu, evet masallarla dolu, suçlu geçmişimizi…"