Körlük romanının devamı olarak
belirtilen bu kitap tipik Saramago alaycılığı ile eleştirel kalemini
konuşturduğu romanlardan birisi olarak nitelendirilebilir. Olaylar adı
bilinmeyen bir ülkede bir seçim günü başlıyor. İlk seçim tarihinde aşırı yağmur
yağdığı için kimse oy kullanmaya gitmiyor ve tekrarlanan seçim sonucu tam bir
kafa karışıklığı yaratıyor. Çünkü seçime katılım oranı neredeyse %99 civarında
iken seçim sonuçlarının %85’i beyaz oy olarak çıkıyor. Oy kullanma görevini
hemen her vatandaş yerine getiriyor ancak kimse beyaz oy verdiğini ya da
vermediğini söylemiyor. Bunun üzerine paniğe kapılan hükümet insanlara baskıcı
bir tavır sergilemeye başlıyor, çünkü bu eylemin hükümete sessiz bir protesto
olduğunun farkına varıyorlar.
Saramago’nun bu türdeki
romanlarının her dönemde her ülkeye uygun olabileceğini ve her okurun evet
benim ülkemde de aynı sıkıntılar var diyebileceğini düşünüyorum. Benim için hiç
eskimeyen yazar ve romanlardan birisi olacağına eminim.
Altını çizdiklerim;
Baskıcı düzenler altında, ezici
diktatörlüklerin baskısı altında yaşadığınız dönemlerde olduğu gibi yine
başkaldıracaksınız belki, ama boşuna heveslenmeyin, tepenize şiddetle
binecekler, ayrıca sizi oy vermeye de çağırmayacaklar, çünkü artık seçim yapılmayacak,
belki yapılacak ama o seçimler vaktiyle hor gördüğünüz seçimler gibi bağımsız,
temiz ve dürüst olmayacak ve bu böylece sürüp gidecek, ta ki benimle ve halkın
hükümetiyle birlikte sizi kendi yazgınızla baş başa bırakmaya karar vermiş olan
silahlı kuvvetler, sizi kendi yarattığınız canavardan kurtarmaya gelinceye
kadar.
Çekmiş olduğunuz tüm acıların
boşa gittiğini, inadınızın bir işe yaramadığını göreceksiniz, işte o zaman
artık çok geç olduğunu, hakların yalnızca içinde geçtiği söylemde ve ister anayasa,
ister yasa, ister herhangi bir yönerge olsun, üzerine yazıldığı kağıt üzerinde
hak olduğunu anlayacaksınız, o hakların ölçüsüz ve yerli yersiz kullanılmasının
en istikrarlı toplumu bile altüst edebileceğine aklınızın yattığını tanrı bana
gösterecek umarım ve nihayet, önemli olanın iyi niyet olduğunu, bizim o
haklara, asla somut ve gerçekleştirilebilir gerçekler olarak değil, yalnızca,
gerçekleşme olasılığı bulunan şeylerin simgesi gözüyle baktığımızı
anlayacaksınız.
Arka Kapaktan;
Adı belirsiz bir ülkenin
başkentinde seçim günü bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlayınca kimse
oy atmaya gitmez. Öğleden sonra yağmur durunca, saat tam dörtte, seçmenler
sanki emir almışçasına sandıkların başına koşarlar. Ama sandıklar açıldığında,
kullanılan oyların yüzde 83'ünün boş olduğu ortaya çıkar. Bunun bozguncu bir
grubun, dahası uluslararası bir anarşist örgütün işi olduğunu düşünen hükümet
olağanüstü hal ilan eder. Yıllar önce kenti saran "körlük
salgını"ndan kurtulan tek kişinin bu olayla bağlantılı olduğundan
kuşkulanılır. "Beyaz veba"nın öteki kentlere de yayılmasını önlemek
için başkent abluka altına alınır, bir polis komiseri "suçlular"ı
bulmakla görevlendirilir.
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José
Saramago'nun Körlük'ten sonra kaleme aldığı Görmek, demokrasinin kırılganlığı
ve hükümetlerce saptırılması üstüne şaşırtıcı bir taşlama. Günümüz edebiyatının
üslup ustasından derin bir çağ eleştirisi.
Farkındalık pis bir şeydir. Yazılarımda da çokça bahsetmiştim. Altını çizdiklerim kısmında yazılanlara çok benzer şeyleri söylemiştim. Cidden dünyayı değiştirmek ideali imkansız bir uğraş bu da insanı umutsuzluğa sürüklüyor. Kaçışı delilikte ya da ölümde arıyor. Halbuki sanırım kendi küçük çevremiz için bir şeyler yapmak ve kendimizi değiştirmekten başlamalıyız. Bunu yapabilirsek zaten büyük bir iş başarmışızdır.
YanıtlaSilMerhaba, böyle bir etkinliğim var katılır ve duyurursanız çok sevinirim =)
YanıtlaSilhttp://manolyadan.blogspot.com.tr/2015/04/kitap-okuma-etkinligi.html